Sındırgı ilk bakışta hiç fark edilmez, başka kasabalar gibi gözükür. Ayrımsamak için kirpikleri ön kabullere örtüp, tarihin ritmini koklamak , sokaklarında dolaşmak, insanlarını tanımak gerekir.
Oğuz’un Yüregir, Kınık, Çavuldur, Kayı Karkın gibi türlü boylarına, Çepni Bektaşi Türkmenlerine, 1690’larda Suriye Rakka iskanında kaçıp gelen Yaycı Bedir aşiretlerine , 93 ve Balkan harbi göçmenlerine ,ihtiyarlarının hala Türkçeye zor dilinin döndüğü Pomakça konuşulan Şahinkaya köyüne ev sahipliği yapmış, Boşnak, Arnavut ve Çerkezlerinde eksik olmadığı Sındırgı’mızda 100 sene önceye kadar bir de Hristiyan Rum hemşehrilerimiz de yaşamaktaydı.
Balıkesir ilçeleri içinde Ayvalık’ dan sonra nüfusa oranla en yoğun Rum unsur % 35- % 40 ile Sındırgı’daydı.
1920 yılında 1800 Türk ile birlikte 900’ü aşkın Rum da günümüz Kurtuluş Mahallesi adını verdiğimiz yerde 200 hane olarak ikamet etmekteydi. Sındırgı Rumlarının tarihi ; arkadaşlık, hemşehrilik, komşuluk, çalışkanlık, hırs, şuursuz milliyetçilik, fırsatçılık, ihanet ve acı neticeleri içinde barındırır.
Yeniçeri ocağının kaldırıldığı 1826 yılından 3 sene sonra ordusuz Osmanlı’ da Yunan isyanı çıktı ve Mora yarımadasını koparan Yunanistan bağımsız oldu. Peşi sıra her yerde şubeleşen Etnik -i Eterya cemiyeti ile imparatorluğun değişik yerlerindeki Rumlarda da kıpırdanma başlayacaktı. Ancak bu rüzgarlar henüz Sındırgı’ ya uzaktı.
Gelişme döneminde asker ihtiyacının kalıcı kısmını reaya denilen Hristiyan unsurdan devşirme sistemi ile karşılayan Osmanlı Devleti , Müslüman Türk nüfusunun savaştan olumsuz etkilenmesini görece önleyebiliyordu. Ancak 1800’lerin başından itibaren askerlik ,sadece Türk nüfusun silah altına alındığı, en aşağı 7 ila 10 yıl süren ve Yemen çölünden Arnavutluk dağlarına, gidilip dönülmeyen gurbet demekti. Hristiyan nüfus ise askerlik yapmıyor ve giderek gürbüzleşiyor dal budak salıyordu.
Anadolu ve Rumeli’ de Türk Müslüman erkek nüfus 1850’ler den itibaren hızla azalmaya başlayınca tarlalar, bağlar, işlenemez olmuştu. Turizmin olmadığı kurak ve verimsiz Ege adaları ve Yunanistan ana karası ise hızla artan Rum nüfusu besleyemiyordu. Rum nüfus ya uzak Amerika’ ya veya çoğunlukla karşı kıyıya tarım işçisi olarak hızla göçmeye başladı.
Sındırgı’nın ,civarındaki ilçeleri dahi besleyen bereketli ovası da Rum göçünden nasibini aldı. İlk büyük Rum kafilesi Şerif Paşa Camiinin yapımı için Midilli’ den gelen Rum işçilerdir. Yoksa Rum nüfus zannedilenin aksine Homeros’ dan bu yana Anadolu’ da olan nüfus değildir. Elbette eser miktarda Rum varlığı olasıdır. Ama asıl varlığı işçi göçüdür. Ayrıca antik isim taşıyan köyler olsa da Rum nüfusun yaşadığı köy bulunmamaktadır.
Bunu bir Yunanlı araştırmacının ‘’Batı Anadolu Rum Cemaatleri ‘’ kitabından tespit etmek mümkündür. Zira Rumlar Hristiyan olmakla doğum, ölüm ,vaftiz ,evlenme ve miras işleri kilise defterleri ile kayıt altındadır .Bir Rum’ un vaftiz kağıdı ,kimliğine dair her şeyidir. Yerleşme niyetiyle geldiği bir şehirde papaza sunulmadan hiçbir şekilde varlık gösterebilmesi mümkün değildir.
Sındırgı’nın 1884 de belediye olduğunu ve süre gelen kayıtlardan belediye meclis azalarından
Mutlaka bir veya ikisinin -Nikolaği Aga, Panayot efendi gibi Rum unsurdan olduğunu olduğunu görüyoruz. Yine 1893 yılında hem kız hem erkek Rum okulları hükümetten ruhsat alarak faaliyete başlamıştır. Rum Okulların öğrenci sayısının 150 den fazla olması ve Rum cemaatin desteği ile kurulmuş olması da bu unsurun artan zenginliği ve gücünü göstermektedir.
33 yıl süren uzun bir barış dönemine ev sahipliği yapan 2.Abdülhamid Han dönemi Anadolu’ nun bir çok yeri gibi Sındırgı’ da da kalıcı bayındırlık eserleri bırakmıştır. Bunlardan günümüzde Kışla Han olarak mükemmel restore edilmiş 1930 larda ortaokul olarak dedemin de öğrenim gördüğü eski Redif Kışlası binası ve eski Hükümet Konağı başta gelmektedir. Ayrıca kasabada kredi veren Ziraat bankasının bir şubesi de vardır.Nüfusun artması İle kumaş satan Halepli zengin bir Hristiyan da yerleşmiştir.Kayıtlardaki 6 Ermeni nüfusun bu tüccar ve ailesi olması muhtemeldir.
Bu binalar dahi şehrin basit bir köyden bozma kasaba olmadığının tarihi mührüdürler. Fotoğrafları dikkatle incelenirse eski hükümet konağı ile İzmir Konak’daki eski Sarı Kışlanın ön cephesinin çok büyük benzerlik taşıdığı görülecektir.
Sındırgı’ ya İstiklal harbinden önce ziyaret edenler hükümet konağını ve etrafı Hristiyan mezarlığı olan Rum Ortodoks Kilisesini mimari olarak seyre değer bulduklarını ifade etmişlerdir. Kilise, Cumhuriyet döneminde hapishane olarak hizmet vermiştir ve yeri Yonca dediğimiz mahaldedir. Tüm çabalarıma rağmen fotoğrafını bulmak mümkün olmamıştır.
Şehirde günümüz lokanta –otel hizmeti veren 3 han bulunmaktadır. Bunlardan biri de topal Dimitri hanıdır. Rumlardan isimlerine vakıf olduklarımız bir çoğu Ziraat Bankası borçlu kayıtlarındandır. Borç ödemede temerrüde düşen müşterilerinin taşınmazlarını alacak tahsili için sattıran Ziraat Bankası kayıtlarını Selçuk Uysal Sındırgı’nın kitabında yazmıştır. Buna göre Sındırgı Rumlarından kuyumcu Apostol, ekmekçi Panayot, terzi Pinaş, kasap Kokoyannis, Gelenbeli Nikola, Balıkesirli Atanaş’ın ,Belediye münadi ( tellalı ) Pano’nun, baş rençber Vasilin isimlerini tespit edebiliyoruz.
Ayrıca kilisenin Hristos ve Eftim isimli iki papazının olduğunu da Dimitri Timoleondros Ambelas ‘ ın kitabından öğrenmiş bulunmaktayız.
Yıllar böylece akıp gitmiş ve şehir akşamlarını ‘’ hadi Ahmet ezan okundu çorba hazır ‘’ nidalarının yanı sıra ‘’ Vasil akşam oldu vre haydi eve ‘’ çığlıkları ile kapatsa da emperyalizmin kaynattığı kazanların fokurtusu başlamıştır.
Şehri 1914 de vilayet salnamesi için ziyaret eden ünlü tarihçimiz İsmail Hami Danişment kasabanın Rum unsurunda ‘’ amali milliyenin ( Rum milliyeçiliğinin ) canlı olduğunu yazmıştır. Yunan papaz ve öğretmenler eliyle her daim ölçüsüzce harlanan bu kor vakti gelince şuursuzca yangına dönecektir.
Sındırgı Rum nüfusu da 1908 Girit’ in 1912 Selanik’in kaybını gizlice kilise şükür ayinleri ile kutlasa da İzmir’ in işgalinde artık alenen taşkın hareketlere başlamıştır.Şehrin Binbaşı Pipos komutasındaki 800 kişilik Yunan Taburu ile işgal edildiği 1920 Haziranında artık kasabanın kalbi ortadan ikiye çoktan ayrılmıştır.
Rum nüfus mavi beyaz haçlı bayrakları sadece kendi mahallelerine değil Sındırgı’nın her yerine asmış ,uzak Alayaka köyünden duyulan çanlar ‘’ İsa Dirildi ,Anamız Yunanistan, Zito Venizelos ‘’ çığlıkları ile hiç susmamacasına çalmaktadır.
Türk mahalleleri sessiz, ızdırap içinde, gözün kör olsun padişah bedduaları çekmekte ve düne kadar uzak bir masal gibi, Rumeli muhacirlerinden dinlediklerini, canıyla kanıyla yaşamaktadırlar.
Yunan komutanı hükümet konağına ,taburun büyük kısmı Redif Kışlasına yerleşmiş idare Türk memurlardan alınmış .Yerli Rumlardan Belediye Katibi Yuvan Efendi Yunan Kontrol Memuru sıfatıyla belediye başkanlığı koltuğuna oturmuştur. İstiklal Harbinden önce Çorum (Düvertepe ) nahiye müdürlüğü yapan merhum kuvvacı İbrahim Ethem Akıncı ,Yuvan efendiyi ‘’ gayet iyi Türkçe yazar ,her daim iyi görünmeye çalışır bir yılan ‘’ diye tanımlıyor.
Yerli Rumların istihbaratı ile Sındırgı münevverlerinden Kuvay-ı Milliyenin ana destekçileri (ki aralarında Avrupa ‘ da tahsil görmüşler vardır ) olan 20 kişi Atina’ ya Pilo kalesine sürgün edilirler. Kalan eşraf Kışla’ da toplanır, Türk ordusuna, devletine, çetelere asker ve vergi vermeyeceksiniz en hafif ceza sürgün sonra mal müsaderesi sonra haneyi ihrak ( yakma ) ve idam diye ihtar edilir. Hakkı beyin evi ahaliye ihtar olarak yakılır. Düne kadar tarlalarında yarıcı olarak çalıştıkları ,topraklarında zenginleştikleri Türk ağa ve beyleri yerli Rumların muhterislerinin ikinci hedefidir. Ticari hasımlar aslı astarı olmayan iftiralarla hedef gösterilmektedir. Sevr anlaşması yürürlüğe girse bile Sındırgı ölçeğinde 80 Türk köyünün ortasında 200 hane Hristiyan ile bu toprakları elde tutamayacağının bilince olan Yunanistan’ın başka bir planı vardır. Batı Anadolu’nun Yunan nüfus açısından bu gibi kritik bölgelerine korkunç bir iç savaşın sürdüğü Rusya dan göçen yüz binlerce Rum’ u yerleştirmek suretiyle nüfus kesafetini elde etmeyi amaçlamaktadır.
Sındırgı Rumları içinde de aklı başında ve Türklerle yüzlerce yıllık komşuluk hukukunu bilen ve Yunanlıların kalıcı olmayacağını öngörenler yok değildir. Ancak sayıları azdır. Yine de Gümüş lakaplı bir yerli Rum Türk komşularına Yunan ordusunu kastederek ‘’ Ahh komşular bunlar sizin değil ama bizim başımızı yiyecek göreceksiniz ‘’ demiştir.
Sındırgı ‘ da oldukça sert bir çete mücadelesi Yunan ordusu ve yerli Rumlar ile devam eder. Batı Anadolu’daki yerli Rumlar Türk uyruğunda olmalarına rağmen Yunan ordusuna 20,000 kişilik 4 tümen asker verir (Symrna , Magnesia, Kydonia – Ayvalık ve Aydın ) Tümenleri. Özellikle Sakarya savaşı bu tümenlerin yoğun katıldığı bir çatışmadır. Çok sert geçmesinin sebebi de bu tümenlerdir. Çünkü yerli Rumlar savaşı kaybedeceklerinde başlarına neler geleceğini iyi bilmektedirler. Ayrıca kuvayı milliyenin kötü bir taklidi olan’’ Milli Savunma’’ örgütleri vardır.Amaç Türkler savaşı kazanırsa gerilla harbi için Rum nüfusu hazır tutmaktır.Sındırgı Rumlarının da bu örgüte katılmış ve destek vermiş olduklarını İbrahim Ethem Akıncı hatıratından biliyoruz. Merhum ;bu örgütün hiçbir askeri değeri olmadığını ve serseri başıbozuk rumlardan oluştuğunu ve zayıf Türkleri soymaktan başka bir işi yapmadığını yazmıştır.
Ancak Türkler için beklenen Rumlar için kaçınılmaz son gelip çatmış ve Kocatepe’de ilk top ateşlenmiştir.03 Eylül 1922 de Parti Pehlivan ve İbrahim Ethem Akıncı komutasındaki çeteler Sındırgı’yı sabit Yunan İşgal gücü ile kısa ve sert bir çatışmadan sonra kurtarır. Sındırgı Rumlarının en azılıları ve iki de hain ‘’ Bahriyeli Ahmet Efendi ve Gavur Ali ‘’ Yunanlılar ile kaçmıştır. Sındırgı Türkleri sevinç , Rumlar ise büyük bir matem içindedir. İbrahim Ethem Akıncı emrindeki kuvvet gayrinizami harbeden çete efradı olmasına rağmen disiplini muhafaza eder ve Rumlara karşı taşkınlığı önler. Sadece silahlarını teslim etmelerini ister.
Ama henüz son perde inmemiştir.
Tüm bunlar olurken Eskişehir Seyitgazi’de üstlenmiş bulunan 10.000 kişilik müstakil Yunan Tümeni büyük taarruzda derhal afyon cephesine hareket emri alır. Ancak Kütahya civarında Türk Kafkas Tümeni Süvarilerinin hücumuna uğrar. Süvariler ne pahasına olursa olsun savaş görmemiş bu Yunan Tümeninin asıl muharebe hattına inmesini engelleme emrini almışlardır. Gediz civarında Uşak’a giden boğazı zorlayan Yunan birliği silahlanmış köylülerin de gayreti ile yönünü değiştirir ve Simav üzerinden Sındırgı’ ya yönelir. Türk birliği ise takip için 61.fırkanın 159.alayını 2 topla mücehhez olarak tümenin peşine yollar. Simav da Yunanlılar kendilerini Türk birliği gibi tanıtarak Demirci ile telgraf muhaberesi yapar ve Sındırgı’ da düzenli Türk birliği olmadığını öğrenir. Simav çayı vadisi içinde ilerlerken oldukça şiddetli savaşlar verir ancak 14 top 48 ağır makineli tüfekle donanmış bu gücü durdurmak mümkün olmaz. Yunan Tümeni 8 eylül günü Sındırgı’ ya girmeyi başarır. Şehri 5 gün önce almış Türk çeteleri bir kısım halkla dağlara çekilir. Tümen Sındırgı’nın dört bir yanına taburlarını 14 topunu her yöne ateşe hazır şekilde karakol vaziyetinde konuşlandırır ve şehrin günümüzde sanayi sitesi ve imam hatip lisesinin olduğu batı yönündeki bağlarında ordugaha geçer. Tümenin gelişi, sevinçten çılgına dönmüş Sındırgı Rumları için bir felaket olacaktır. Rumlar Yunan Tümeninin kalıcı olmadığını idrakten uzak bir şekilde intikam ve yağmaya koyulur. Yunan ordusunun asla yenilmeyeceğine inanmışlardır.
Gelen Yunan tümeni yürüyüşünde Türk köylerinden yağma ederek peşi sıra binlerce baş büyük ve küçük baş hayvanı sürüklemektedir. Sürünün içinde subayların Yunanistan’a hatıra diye götürdükleri parlak tüylü Ankara Tiftik keçileri de vardır . Yunan tümeninin tek gıdası bu sürüdür. Askeri ,günlerdir sıcak yemek ve ekmek yememiştir. Bu yüzden Sındırgı’ da Rumların da yol vermesi ile yiyecek elde etme bahane edilerek Türk mahalleleri acımasızca yağmalanır. Sokaklar yarısı dişlenmiş patlıcan ,iç organları yenmiş hayvan leşleri ile dolmuştur. Türk ahalinin dağa kaçamayan ihtiyarları acımasızca dövülür. Yunan tümeni gerçekleri Rumlardan saklamaz, Küçük Asya Ordusu bozulmuş ve İzmir yönüne doğru çekilmektedir.200 km mesafeli telsizleri günlerdir hiçbir Yunan telsizine tesadüf etmemiştir. Simav -Sındırgı arası bir Yunan uçağı üstlerinden uçarak metal bir kutu bırakmış ve ileri Türk birliklerinin Salihli ovasından İzmir’ e aktığını, Sındırgı-Kırkağaç-Dikili yönünde veya Bursa yönüne gitmelerini yazan mesaj almışlardır. Yerli Rumlar tümenin gidici olduğunu öğrenince bir kısmı kalan Türkleri katletme girişiminde bulunur. Ancak Gümüş gibi aklı başında Türk dostu Rumlar Türk komşularına haber verir ve kaçmalarını sağlar. Zaten Rumlar da delice bir kaygıya düşmüş ve taşınabilir eşyaları ile Yunan ordugahında gecelemişlerdir. Ancak canla başla hizmet ettikleri Yunan Tümeni Rumları götürmeyi reddeder. Rumların cürüm işleyenleri rüzgar ekmiş fırtına biçeceklerdir. Yunan Tümeninin topçu subaylarından Ambeleas , birliğin maceralarını anlattığı ‘’ Yeni On binlerin İnişi ‘’ kitabında kasabamızdan ve Sındırgı Rumlarından oldukça ayrıntılı bir şekilde bahsetmektedir.Hatta ertesi sabah yola çıkan Yunan Tümenine, Sındırgının Rum kızlarının ‘’ madem bizi götürmüyorsunuz o zaman mendillerimizi alın ‘’ dediğini belirtmektedir. Tümen İbiller-Küçükbükü-derbent-gelenbe istikametinde yola çıkar ve yetişen Türk birliği ve çetelerin taarruzları sonucu ağır kayıplar verir ,İbiller de çatışmanın şiddetinden Skoda marka 14,5 ‘luk bir topunu bırakır ancak yine çetelerin yolunu kestiği Gölcük köyünü topa tutar ve sivil halktan 4 kişiyi şehit eder.
Yarbay Arif Osman Komutasındaki 61.Fırkanın 159.alayı Menet köyünden topa tuttuğu Yunan Tümeninin ardından Sındırgıyı kurtarır. Tellallar ‘’ Ahali millet ,Yunan Askeri gidiyor Nizamiye askeri geliyor nidaları ile halkı evlerine çağırır. Yerli Rumlardan Yunan ordusuna ve Milli savunma örgütüne gönüllü katılanlar Türk uyruğunda olduğu halde üniformalı isyan ve vatana ihanet suçundan uluslararası hukuka uygun olarak alay divanı harbince idam edilir.Kalanları da mübadele anlaşması uyarınca Yunanistan’a gönderilir. Artık Kurtuluş mahallesi adını almış Rum mahallesine anlaşma uyarınca Yunanistan Türkleri iskan edilir.
Sındırgı’nın henüz layığınca aydınlatılamamış bir dönemi de böylece kapanır.
Not :Bu yazı amatör bir çalışma olmasına rağmen bu konuda bulunabilen sınırlı sayıda Türk ve Yunan tarafına ait kaynaklara ve kayıt altına alınmış tanık beyanlarına dayanmaktadır. Memleketimin tarihinin bir kısmına ışık tutabilmiş isem ne mutlu bana.
14.06.2020
Av.ERKUL ERDEM –İZMİR