1-ADRAMYTTEION ANTİK KENTİ :
Adramytteion Antik Kenti bugünkü Burhaniye İlçesi’nin 2km kadar batısında bulunan Karataş Mevkii’nde, Ören Tepe’yi de içine alan geniş bir alanda Pelasglar tarafından kurulmuştur.
Strabon’a göre kenti yeniden imar eden Lydia prensi Adramis buraya Atina’dan kovulan Delos Adası sakinlerini yerleştirmiştir. Daha sonraları ise Aiolis ve Lesbos’ tan gelenler ile Adramytteion sakinleri arasında mücadeleler olmuştur.
M.Ö. 546 yılında Lidya krallığının Perslere yenilmesi sonucunda kent Daskyleion satraplağına bağlanmıştır. Batı Anadolu İsyanı’ndan (M.Ö. 499-494) sonra sakinleri öldürülen ve yıkılan kent harap duruma gelmiştir.
Antik Mysia bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olan kent, kendi adına sikke basabilme yetkisine sahipti. Kent adına basılmış bir çok sikke günümüze kadar ulaşmıştır.
Kyzikos, Kapıdağ eteklerinde Bandırma- Erdek karayolunun geçtiği yerde kurulmuştur. Yöre tarihi, Kurt Bittel tarafından yapılan araştırmalar sonucunda Neolitik (M.Ö. 6. bin) ve Kalkolitik (M.Ö. 5. bin) Dönem’ e kadar inmektedir.
Yunan mitolojisinde Gürcistan (Kolkhis)’da var olan altın postu almak için, Yunanistan’dan yola çıkan Argonautlar yolda Dolionia (Kyzikos)’ya uğrarlar. Kral Kyzikos Argonlar’ı iyi karşılar. Onları yedirir, içirir ve yanlarına bol kumanya vererek uğurlar. Yola çıkan Argonautlar o gece fırtınaya yakalanırlar ve karaya çıkarlar. Gece karanlığında tekrar Dolonia topraklarına çıktıklarını fark etmeyen Argonautlar, Kral Kyzikos’u ve yanındakileri düşman zannederek çarpışırlar. Ancak bu çarpışmada Kral Kyzikos ölür ve Kyzikos’un ölümüyle şehir Kyzikos adını alır.
Kyzikos’ un ölümünden sonra Tirrhenialı Pelesgoslar Kyzikos’u işgal ettiler. Daha sonra M.Ö.1200’lerde Ege ve Balkanlar’dan Anadolu’ya göç eden kavimlerle tanıştılar.
Bir süre İonia şehirlerinin en önemlilerinden biri olan Miletos’un (Söke- Balat Köyü) kolonisi olarak varlığını sürdüren Kyzikos Kenti, bağlı bulunduğu zengin Lydia Devleti’nin M.Ö. 546 tarihinde Kyros tarafından yıkılmasıyla birlikte Pers egemenliğine geçmiştir.
M.Ö. 364 yılında bağımsızlığını kazanmış olan Kyzikos M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Persler’i yenmesiyle Makedonyalılar’ın egemenliğine geçmiştir.
M.Ö. 3. y.y.’da Marmara Denizi’nde ticaret yolları üzerinde olması nedeniyle büyük önem kazanmış olan Kyzikos, M.Ö. 2. y.y.’da Bergama ile de iyi ilişkiler içine girmiş, bir bilim ve kültür merkezi haline gelmiştir.
Bergama’nın Romalılar’ın eline geçmesiyle Bergama ile iyi ilişkiler içinde olan Kyzikos da Romalılar’la dost olmuş, ancak daha sonra Romalılar’ın egemenliği altına girmişlerdir.
Konstantinus M.S.324 yılında Byzantion’u Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti yapınca, Kyzikos önce donuklaştı sonra yavaş yavaş söndü. Kuvvetli surlarla çevrilen Bizans, kuzeyden gelecek bazı tehlikeleri önlemekteydi. Fakat buna karşılık başka yönlerden gelen akınlar daima Kyzikos’dan geçti ve yıkılmasını çabuklaştırdı.
M.S. 7.-8. y.y.’ larda Kyzikos artık idari veya askeri bölüm merkezi değildi. Vilayet darphanelerinin çoğu gibi darphanesi terk edilmiş, berzahtaki geçidi dolmuş, surlarının ve binalarının bir kısmı yıkılmış bulunan güzel Kyzikos bundan sonra Konstantinopolis üzerinden yapılan bütün akınlara açık kaldı. Birbirini kovalayan deprem ve istilalar Kyzikos’u oturulacak halden çıkardı. Temizleme ve bakım isteyen limanların dolması dolayısıyla mükemmel bir tabii limanı olan yakınındaki Arteke (Erdek) şehri, gemicilik ve liman faaliyetleri bakımından yavaş yavaş Kyzikos’un yerini aldı. Ancak o da deprem ve akınlarından hayli zarar gördüğü için bir varlık gösterememiştir.
Gerek İstanbul’u zaptetmek için Kyzikos’a gelen Araplar, gerekse depremler yüzünden zarar gören Kyzikos 23 Eylül 1063’de olan korkunç deprem neticesinde baştan başa yıkıldı. Sağ kalanlar ise şehri terk etmeye başladılar.
Kapıdağ Yarımadası’nı, anakaraya bağlayan berzah, ilk çağda dolmadan önce bu kent,üç limanı, Hadrian Tapınağı ve amphitheatırı ile ünlü bir ticaret şehri ve şarap, zeytinyağı, buğday,mermer, parfümeri ile ünlü bir koloniydi. Üç büyük deprem, berzahtaki limanın dolması ve bataklığın sıtma yaratması, halkının bu günkü Erdek’ e göç etmesine yol açtı. Depremler Efes görkemindeki bu kentin bilinmezliğe terk edilmesine sebep olmuştur.
Kentin Antik Topografyası:
Propontis’ te önemli bir stratejik konuma sahip Arktonessos’un anakaraya bağlandığı kıstağın hemen kuzeyinde yer alan Kyzikos, bugün “Belkıs” ve “Balkız” olarak da anılmaktadır. İzlenilen kalıntılara göre kentin yerleşim alanı kuzeyde Dindymos Dağı (Ayı Dağı), Hamamlı ve Belkıs (-Yeniköy) köyleri; batıda Erdek körfezi ve Düzler Köyü, güneyde Erdek-Edincik-Bandırma karayolu; doğuda Aşağı Yapıcı Köyü ve Bandırma körfeziyle çevrelenmiştir.
Hadrian Tapınağı:
Kyzikos Kenti’nde ise şimdiye kadar tespit edilmiş dört tane tapınak vardır. Bunlardan en büyüğü ve en önemlisi Hadrian Tapınağı’dır.
Kyzikos Antik Kenti’nin batısında konumlanan Hadrian Tapınağı, günümüzde Bandırma -Erdek karayolunun Düzler Mevkii’nde, karayolundan yaklaşık 300 m içeride yer almaktadır.
Tapınağın yapımına daha önce Tanrı Zeus adına başlanmış, ancak bitirilememiştir. M.S.123 yılında olan bir depremden sonra İmparator Hadrian’ın kenti ziyaretinin ardından yapımına tekrar başlanır. Bitirilişi ise ancak Antoninler Dönemi’nde (M.S.138-197) gerçekleşir. Ancak M.S. 150-155 yılları arasındaki yeni bir depremde tapınakta büyük bir yıkım olur ve M.S. 167 yılında yeniden onarılır.
Antik dönemde dünyanın sekizinci harikası olarak listeye alınan tapınak, M.S. 6. y.y. daki depremden sonra kendi yazgısıyla başbaşa bırakılmıştır.
Amphitiyatro: iki yamaç arasında bulunan bir dere vadisine inşa edilmiştir. Böylece oturma yerlerinin büyük bir kısmı doğal arazi üzerine yapılabilmiştir. Yalnız açık kalan her iki tarafa yer altı tonozları yapılmak zorundaydı. Böylece hem oturma sıraları için yer, hem de dere suyunun geçip gidebileceği tünel sağlanmış oldu.
Oval bir plana sahip olan amphitiyatroda dere suyunun yönünü değiştiren bir kanal mevcuttur. Bu kanalın suyunun amphitiyatronun etrafından geçmesini sağlayan bir bendi vardır. Böylece hem sudan kurtulmayı, hem de sudan yararlanmayı amaçlamışlardır.
Amphitiyatroların, gladyatör oyunlarından başka, su balesi ve deniz savaşı sahnelerinin temsil edilmesinde de kullanıldığı antik kaynaklardan anlaşılmıştır. Bunun için gerekli olan su, arenanın altından dere suyunun bentlerle biriktirilmesi ile sağlanmıştır.
Kyzikos Amphitiyatrosu’nun uzunluk ve çapraz dış ölçüleri 180 x155 m’dir ve bu ölçülerle en büyük ve en ünlü amphitiyatrolar arasına girmektedir. Roma Colosseum’u Kyzikos Amphitiyatrosu’ nu önemsiz bir farkla geçmektedir.
Amphitiyatronun kesin yapım yılı bilinmemektedir. Ancak İmparator Hadrian zamanında M.S. 130 yıllarında yapılmaya başlandığı söylenebilir.
Tiyatro: Kentin önemli yapılarından birisidir. Antik kaynaklar bu tiyatronun, Anadolu’daki diğer tiyatrolarla karşılaştırıldığında, büyüklük ve bezemelerinin güzelliğiyle önemli bir yere sahip olduğunu vurgular. Dıştan dışa yaklaşık 145 m. çapındaki tiyatronun orkestra kısmı 55 m. çapındadır. Oturma kısmının üst seviyesinin orkestradan yüksekliği 20 m. dir. Tiyatro Grek tiyatroları gibi tepenin eğimine yerleştirilmiş olup, günümüze gelen kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla anıtsal bir skene yapısına sahip olmalıydı.
Tiyatro tamamen defne ağaçları ve bodur çalılarla kaplıdır. Bu nedenle yaklaşık 20 000 kişi kapasiteli Kyzikos Tiyatrosu ile ilgili yeterli bilgiye sahip olabilmek ve tarihleme yapabilmek için, mutlaka bilimsel bir kazı yapılması gerekmektedir.
3-DASKYLEION ANTİK KENTİ:
Bandırma’nın 30 km. güneyinde herkes tarafından bilinen kuş cennetine çok yakın Ergili Köyünün 2 km. doğusunda Kuş gölünün güney-doğu ucunda yer alıyor. M.Ö. 7.y.y.da Daskylos adıyla bilinen ünlü Lydia Kralı’nın Sardis’ten hanedan kavgaları nedeniyle buraya gelmesiyle kent Daskyleion adını almıştır.
Daskyleion’da doğan oğlu Gyges daha sonra Lydia’ya geri çağrılıyor. Gyges Lydia’ya kral olduktan sonra şehre Daskyleion deniliyor. Çünkü Daskyleion Daskylos’un yeri anlamındadır. Bu ismi M.Ö.650 yıllarında almıştır.
Daskyleion’da Troya gibi erken dönem yerleşimlerinin olduğu kenttir. Bazı antik yazarlara göre M.Ö.12. yüzyılda Aoellerden bir grup Daskyleion’a gelip yerleşmişler, Ancak kenti daha önceki dönemlere (Kalkolitik döneme) götürecek buluntular yüzey araştırmalarında ele geçmiştir.
Bölgede ilk araştırmayı 1952 yılında Kurt Bittel yapmıştır. Antik metinlerin verdiği coğrafi bilgileri’de değerlendirerek Daskyleion’un bugünkü adı olan Hisartepeyi belirlemiştir. Daha sonra 1954 yılında Prof. Dr. Ekrem AKURGAL kazıya başlamıştır. 1960 yılına kadar devam eden kazı, 1988 yılında Prof. Dr. Tomris BAKIR tarafından yeniden başlatılmıştır. Kuş Cenneti (Paradeisos) ve Daskyleion, doğal ve tarihi çevre kavramında ele alınan bütünleşmiş iki olgudur. Doğa güzellikleri ve yörenin güçlü bir Jeopolitik konuma sahip olması nedeniyle Daskyleion kuş gölünün (Daskylitis) güneyine kurulmuştur.Çünkü tüm antik yazarlar Daskyleion ve Paradeisos’un güzelliğinden övgü ile bahsetmektedir. M.Ö.334 yılında Büyük İskender (Makedonyalı Alexandros) bir dünya imparatorluğu kurmuş olan Persleri ortadan kaldırmaya karar verdiği zaman Pers Satraplığı (Genel Valilik) merkezi olan Daskyleion’uda ününü ve güzelliğini duyduğu Paradeisos için ele geçirmeyi düşünmüştür.
Büyük İskender’den önceki dönemlerde de Trakya, Boğazlar, Marmara Denizi, Propontis ve Küçük Frigya bölgelerinin hem kontrolünü, hem de siyasi ve ekonomik yönetimini ellerinde tutma yetkisine önem vermiş devletler, Anadoludaki jeopolitik konumunun ciddiyeti nedeniyle Daskyleion’da her devirde etkin olan bir kale ve yerleşimin varlığını korumuşlardır. İşte bu amaca yönelik Daskyleion, sırayla Frig, Lydia, Akhaemenid, Makedonya ve Hatta Bizanslılar tarafından güçlü kale niteliği korunmuş bir merkez olarak özenle imar edilmiş, ekonomisi üst düzeyde tutulmuş ve ünlü idarecilerin yönetimine bırakılmıştır.
Daskyleionda yaşamış olan bu devletlere ait maddi kalıntılar yapılan arkeolojik kazılarda yavaş yavaş gün ışığına çıkartılmıştır.
Günümüzden yaklaşık beş bin yıl öncesine ait prehistorik çağlarda bu yöredeki yerleşimi kanıtlayan taş baltalar ve çakmak taşından dilgiler yanında M.Ö.1700-1800 yıllarına tarihlenen steatit’ten yapılmış bir babil ürünü silindir mühür, hem yörenin, hem de Anadolu’nun bu tarihlerde Ön Asya kültürleri ile olan ilişkilerine işaret etmektedir.
M.Ö.2.bin yılının ortalarından, 1.bin yılın başlarına kadar Batı Anadolu’nun tümünün yaşadığı ve nedeni bilinmeyen bir karanlık devrin arkasından M.Ö.1200′ lerde Dorlar diye adlandırılan kavim kuzeyden önce kıta Yunanistan’a sonrada Trakya ve Boğazlar üzerinden geçerek Daskyleion’a gelmişler, ancak bu kavime ait herhangi bir buluntu ele geçmemiştir. Dor’lardan sonra ise Trakya’dan Anadolu’ya göç eden Friglerin bu yörede yerleştiklerini gösteren hem yazılı belgeleri, hem de onların kullandıkları seramikler kazılarda gün ışığına çıkartılmıştır. Bir frig adak yazıtını içeren, kırık haliyle bile boyu bir metreyi geçen bir mermer blok Anadolu Eski Çağ tarihi coğrafyası ile birlikte frigya bölgesinin sınırlarını değiştirmiştir. Frigler daha sonraki yüzyıllarda Anadolu’nun içlerine yayılmışlar ama Daskyleion’da bazı frig soyluları Pers satrapları ile birlikte onların saraylarında yaşamışlardır. Bunu kanıtlayan bir buluntu da satrap sarayında ele geçen M.Ö.4.y.y. ortasına tarihlenen, üzerinde frig harfleri ile yazılmış bir kelimenin bulunduğu bir içki kasesidir. Daskyleion’da yapılan kazılar neticesinde Lydia Kralı Daskylos’un içinde yaşadığı saraya ait duvar kalıntıları açığa çıkartılmıştır.
Taş temel üzerine kerpiç duvarlardan oluşan saray duvarlarında üç evreli yanık tabakalar ele geçmiştir. M.Ö. 7.y.y. da batı Anadolu’nun tümü için büyük bir felaket sayılan Kimmer’ler diye anılan bir yabancı kavim tarafından yakılıp yıkıldığını göstermektedir.
Yine kazılar sonucu ortaya çıkartılan Daskylos saray temelinin ele geçtiği seviye ile uyumlu özel bir teknikle inşa edilmiş ve temelin altında yer alan atık su kanalı; 2700 yıl önce burada yaşayan insanların bilinçli olarak çevrelerine ve doğaya olan duyarlılıklarını göstermektedir. Düzgün işlenmiş plaka ile yan duvarları, tabanı ve üstü kapatılmıştır.
Diğerleriyle birlikte Bandırma Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
Antik yazar Strabon, Leleg kavminin Bababurnu’ndan (Lekton) İda dağına kadar olan bölgede yerleştiklerini belirtmektedir. Önce Thrakialı Mysialılar’ın yerleştiği bilinen bölge, M.Ö. 7.yy’da Limni üzerinden gelen Aioller tarafından iskan edilmiştir. Pelasgların da bu tarihlerde Antandros’a yerleştikleri antik kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Antandros’un bir Pelasg kenti olduğunu, tarihteki Batı Anadolu İsyanı’ndan (M.Ö. 499-494) sonra Pers kralı Dareios’un komutanı Otoneis’in Antandros’u zapt ettiğini ve Kserkeses ordusunun Yunan seferine giderken kentin yanından geçtiğini Heredot’tan öğrenmekteyiz.Anadolu’da araştırmalar yapan Henri Kiepert kitabında Antandros’un akropolünün Altınoluk – Avcılar arasında Yarmataş olarak bilinen 215km. rakımlı tepede bulunduğunu ve kentin doğuya doğru yayıldığını ifade etmektedir.Kentin nekrolpolü ise Yarmataş Tepesi’nin 2 km daha batısında yer almaktadır. Nekropol alanı inşai faaliyetler sırasında ortaya çıkmış ve 1989-1996 yılları arasında kurtarma kazıları yapılmıştır. 2000 yılında Balıkesir Müze Müdürlüğü Başkanlığı’nda ve Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr.Gürcan Polat’ın Bilimsel Danışmanlığı’nda başlatılan ve halen devam eden Müze kazılarında, M.Ö. 7-2.yy arasında kullanıldığı anlaşılan nekropolde, arazinin eğiminden faydalanılarak üst üste iki ve üç kat olarak yerleştirilen lahit mezarların yanı sıra kremasyon (ölü yakma) ve direk toprağa gömü şeklinde bir çok gömü yapıldığı görülmüştür. Bu mezarlardan çıkarılan mezar hediyeleri, Balıkesir Müzesi’nde sergilenmektedir.Kaçak kazılar sonucu ortaya çıkan Roma dönemine ait bir taban mozaiği çevresinde yapılan sistemli kazılar sonucunda M.S.1.yy tarihlenen ve duvarlarında fresk bulunan, taban döşemeleri mozaikli bir zengin evi bulunmuştur.
Marmara Adası’nın kuzeyinde Saraylar köyü sınırları içinde kalan mermerleri ile ünlü bir şehirdir. Mermer ocaklarında yarı işli hale getirilen lahitler, steller, postamentler, sütun ve sütun başlıkları vb. malzemeler özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde buradan gemilerle İtalya ve İstanbul’a gönderilmekte idi. Günümüzde de antik mermer ocakları işletilmeye devam edilmektedir.6-ATTANEION ANTİK KENTİ : Sındırgı İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.
7-PERIHHARAXIS ANTİK KENTİ :Bugünkü Karacaören Köyü civarında Roma döneminde kurulmuş şehirdir.
8-ARTEKAANTİK KENTİ :Erdek İlçesi Zeytinli Ada ve çevresinde klasik dönemde kurulmuş şehir.
9-ASTYRA ANTİK KENTİ :Edremit İlçesi Güre Beldesi sınırları içinde kalan antik yerleşim.
10-ANCYRA ANTİK KENTİ : Bigadiç İlçesi Hisar Köyü sınırları içinde kalan antik kent Roma dönemi termal yerleşim alanıdır.
11-PLAKIA ANTİK KENTİ :Bandırma İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.
12-KERASEION ANTİK KENTİ :Savaştepe İlçesi sınırlarında yer alan yerleşim.
13-ZELEIA ANTİK KENTİ : Gönen İlçesi Sarıköy Beldesi’nde Klasik dönemde kurulmuş şehir.
14-THEBE / THEB ANTİK KENTİ :Havran İlçesi sınırları içinde yer alanantik yerleşim.
15-HADRIANEIA ANTİK KENTİ :Dursunbeyİlçesi’nin kuzey batısında yer alan Roma dönemi yerleşim yeridir.