Seni anlatmaya, sözüm yetmiyor,
Özümden iz taşır, özün sındırgı’m.
Sevginse içimde, hiç de bitmiyor,
Bir başka hem kış, hem yazın sındırgı’m.
Yeşilin koynunda, uyuyan peri,
Kertil den bakanlar, görür her yeri,
Yaşama iştaha, senden değeri,
Güzellik çarkındır, kozun sındırgı’m.
Genç iken aş için, toprak oyduğum,
Dört mevsim yeşillik, huzur duyduğum,
En güzel çağımda, sende doyduğum,
Yürekte silinmez, izin sındırgı’m.
Salatalık, tütün, buğday ve bakla,
Damakta höşmerim geliyor akla,
Kültürde zenginlik, her bir ışıkla,
Asla hiç yoktur ki; azın sındırgı’m
Güzellik nakış’ı, çınarlı yolu,
Kertil kolonyası, eşsiz kokulu,
Göreni mest eder, cevher dokulu,
Güzeldir yamacın, düzün sındırgı’m.
Yağcı bedir halı, dokunan yersin,
Tarım dediler mi; akla gelirsin,
Termal sularınla, şifa verirsin,
Güzellik nakışındır, kozun sındırgı’m.
Kucağı açarsın, gelen herkese,
Çınarlı kahvede çay var her sese,
Döndüm gönlümüzde, sonsuz hevese,
Senle yok yaşamda, hüzün sındırgı’m.
Rengârenk yeşilin, ne güzel rengin,
Güzellik denince, yoktur ki dengin,
Tarihi kültürde, zengin ahengin,
Dillere destandır, mazin sındırgı’m.
Hisaralan her bir hastaya deva,
Emen dere şifa, eşsiz bir hava,
Somak turşu san ki; ballı baklava,
Anlatmaya yetmez, sözüm sındırgı’m.
Gülüşün gülüşün, yaşındır yaşım,
Terle yoğrulmuştur; ekmeğin aşın,
Ulus da göklere, değerde başın,
Yükselir göklere, pozun sındırgı’m.
Kiraz, üzüm, yemiş yaz gelir tada,
Gördesli makbule, koca yaylada,
İbrahim Ethem’i ; bu sındırgıda,
Tarihte en tatlı, yüzün sındırgı’m.
Senin toprakların, ecdat ocağım,
Cevherdir sındırgı, köyü bucağım,
En son geleceğim, tanrı kucağım,
Gönlüme aşikâr, gizin sındırgı’m.
İBRAHİM ÖZDEMİR