Sındırgı’nın Kadim Tarihi Ve Kültürü İle 3 Bin Yıllık Geçmiş
Bu yazı dizimizde Sındırgı köylerinde hala canlı yaşayan ve 3.000 yıllık kadim geçmişi olan Yağcıbedir halısıyla meşhur Yağcıbedir Yörükleri hakkında iki yazı kaleme alacağız.
Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’yu yeni bir vatan edinen Türkler hızlı olarak ve yığınlar halinde yeni yurtlarına göç etmeye başladılar. Anadolu’ya göçlerin daha evvelden olduğunu da bildirelim. Bu göçler esnasında bugün “Yörük” dediğimiz konar-göçer aşiretler de Anadolu’ya geldiler. Çoğunlukla ekonomik geçimleri hayvancılığa dayandığı için dinamik bir yaşamı benimsemişlerdir. Bu doğrultuda yörük sözcüğü “yürümek” fiilinden türemiştir.
Selçuklular’dan sonra Osmanlı Devleti boş arazileri şenlendirmek, vergi gelirlerini artırmak ve asayişi sağlamak amacıyla, 1691 yılında konar-göçer oymakları yerleşik hayata geçirmeye karar verdi. Devlete her yıl 80 kabza yay vermekle görevli Yaycı Yörükleri de bu iskân hareketinde ilk Adana civarına yerleştirildiler.
Bedir adında bir beyin aşiretiyle birlikte ok ve yay üretmesinden dolayı “Yaycı bedir” olarak
anıldıkları ve zamanla bu ismin yaycıbedir olarak değişime uğradığı tarihi kayıtlarda örtüşen bir bilgidir.
Adlarından da anlaşıldığı gibi Yağcıbedirliler’in ekonomik uğraşları yaycılıktı. Anadolu’da bu tür mesleki adlandırmalar yaygındır. Nasıl ki, Tahtacılar, Demirciler, Deveciler uğraşlarına göre isimlendirilmiş topluluklarsa, Yağcıbedirliler de “Yaycılar” olarak ün salmışlardır.
Osmanlı’da İlk İskân Çalışmaları
Dulkadirli Türkmen grupları içinde bulunan Yaycı Yörükleri, 1691 iskânında Adana ovasına yerleştirildiler. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki, “Cemaat-i Yörükan-ı Yaycılar tab’-i Gördek” adlı belgede Yağcıbedirlilerin Adana ve çevresinden geldikleri bilgisi yer almaktadır. Burada sıtmadan kırılmaya başlayan Yaycı Yörükleri Anadolu’nun birçok bölgesine dağıldılar. Bir kısmı Torosların en sapa köşelerine sığınırken bir kısmı da Karasi Sancağı bölgesine geldiler.
Karasi Sancağı kadısına gönderilen 1723 tarihli bir fermanda “Cebehane-i amiriye seksen kalem keman vermekle vergilendirilen” Yaycı Yörükleri Osmanlı Ordusu’na yay üretirlerdi, bu sebeple Avarız vergisinden muaf sayılırlardı. Adana iskânından kaçıp Karasi Sancağı’nın Sındırgı kazası çevresine geldikleri ve bunların “Bedürlü Nam Karyeye” iskân ettirilmesi bildiriliyor.
Yaycı Yörüklerinin yerleştirilmesinde yanlış zamanlama, yönetim hatası gibi nedenler iskân uygulamasında sıkıntılar meydana getirdi. Nitekim yaycı yörükleri de “sıtma illetinden” bunalarak başka yerlere göç ettiler. 18. yüzyıl başlarından itibaren Karesi Sancağında (Balıkesir) Tanzimat Dönemi’nde Osmanlı Devleti göçebe yörükleri iskan ettirmek için çaba gösterdi. Daha kolay vergi toplamak ve askerlik hizmetini sisteme bağlamak amacıyla 1861’de Ahmet Refik Paşa’nın hazırladığı iskan yasası ile göçebe aşiretler, köyler oluşturularak yerleştirildiler. Hatta bu nedenle Ahmet Refik Paşa yörükler arasında “Çadır yırtan Paşa” olarak anılırdı.
Yaycı Yörükleri daha önceleri hayvancılık ve dokumacılıkla uğraşırlardı. Hayvan ürünü olarak et, süt, yağ ve peynir elde eden yörükler, ayrıca özgün motiflerle, halı, kilim, heybe çuval, keçe, çul ve kepenek yaparlar. Bugün göçebeliği bırakarak tamamen tarıma geçen yörük köylerinde halı dokumacılığı önemli bir gelir kaynağıdır.
Yağcıbedir halılarının en önemli özelliklerinden biri iyi kalite, saf koyun yününün kullanılmasıdır. Bunun için koyundan Eylül ayında alınan yünü değil, Mayıs ayında alınan ve ‘yapağı’ adıyla bilinen yünü kullanılmaktaydı. Böylece daha dayanıklı ve parlak bir yün elde edilmiş olunurdu. Yağcıbedir halılarında dört çeşit renk (kırmızı,lacivert,beyaz, kahverengi) kullanılırdı ve en çok da kırmızı figürü kullanılırdı.
Bu yazımızda Sındırgı’nın Kadim Kültürlerinden; Yaycı Bedürlü/Yağcıbedir Yörüklerinin iskân edilişi hakkında bir makale kaleme aldık. Önümüzdeki diğer yazıda Yaycıbedürlü’den Yağcıbedir’e varan bir kadim kültürün bugün ki yerleşim yerlerin hakkında bir makaleyi kaleme alacağız.
Cok begendim.
Biz yaycı bedürlü taifedindeniz. Bu yazıyı mutlaka okuyalım