Sındırgı tarihiyle, 3000 yıllık yağcıbedir kültürüyle doğasıyla Türkiye’nin ender coğrafyasına sahip şirin bir ilçedir. Bu köklü kültürde yetişen insanımız sanat severdir ve estetik ruhu gelişmiştir. Yağcıbedir halısını dokuyan kadınlarımız gerçekten derin bir estetik anlayışa, manalı bir ruha, geometrik motiflerle analitik düşünme ve el sanatına dayalı bir bakış açısına sahip kimselerdi. Sındırgımız çok kadim, eski bir yerleşim yeridir. 3000 yıllık yörük kültürünün hakim olduğu yöremizde, kadınlarımızın üreticiliği ve el mahareti dokuduğu halılarla da tescillidir. Her ne kadar Sındırgımızda sanat olarak sadece Yağcıbedir Halısı ön plana çıkmış olsa dahi, bölgemizde kil, çanak, çömlek de önemli bir yere sahiptir. Bildiğiniz gibi eskiden evlerde toprak kaplar kullanılırdı. Günümüzde de sağlık açısından toprak kapları tercih eden kişiler artmaktadır.
Sındırgı’da Halıcılığı konar-göçer yaşayan yörükler yaparken testiciliği yerleşik düzendeki Sındırgılılar yapıyordu. Halıcılık nasıl doğal bir ürün ise testicilik ve çömlekçilik diye bilinen topraktan kap, bardak, saksı, çömlek, testi gibi ürünlerle de doğadan beslenen bir sanat uğraşısıydı. Halıcılık doğal koyun yününden ipleri ve kök boyası ot ile yapılıyorken testicilik de dağlardan çıkan kırmızı killi topraktan yapılıyordu. Yani Sındırgı’nın kültürü hep doğadan beslenirdi.
Çömlekçilik ve testicilik çamur haline getirilen killi toprağın elle ya da çömlekçi çarkında şekillendirilmesiyle üretilen testi, vazo, küp gibi eşyalardan yapılıyordu.
Balıkesir yolundaki kral mezarı yakınlarında birçok kil ve toprak kapların parçaları bulunmuştur. Bu da testiciliğin Sındırgı’da köklü bir kültürün ögesi olduğunun göstergesidir.
Sındırgı’da çömlekçiliğin ve testiciliğin gelişme nedenleri arasında toprak yapısının çömlek eşya yapımına uygun ham madde olan çömlekçi kili açısından zengin oluşu sayılabilir. Diğer bir neden de kök boyası, tohum, su, göçebe yaşam için saklanmasında kullanılacak kaplara olan gereksinimdir.
Bunların üretim merkezi ilçemizdeki mezarlığın yanındaki Bardakhane caddesindeki atölyelerdi. Burada çalışan ustalar hala yaşamaktadır ve geçmişi yad etmektedir. “Bardakçı” diye tanınan bu ustaların anlattığına göre:
Eskiden bu işin pazarlamasını yapan kervanlar gelip, buradan değiş tokuş usulüyle topraktan yapılan testi, bardak, çömlek, vazo, güveç alıp, başka yerlere götürüp pazarlamasını yapılıyormuş. Aynı zamanda günde 1 kasa tuğla kiremit yapılıyormuş. Sındırgı mezarlığın yanındaki yol Sındırgı’nın Akhisar çıkışıymış. Yani atölyeler işlek bir güzergahta Sındırgı çıkışında kalıyormuş. Buradaki atölye malzemelerini Sındırgı’da çalışmış ustalar alıp İvrindi Kayapa’ya götürmüş. Bu aşamadan sonra Sındırgı’da testicilik unutulmuş.
Sındırgı’da 15 yıl önce son ustanın da iş bırakmasıyla unutulan bu sanat; Bilge Nesiller Enstitüsü’nün başarılı projesi , Sındırgı Kaymakamlığı – Sındırgı Belediyesi’nin katkılarıyla ve Avustralya büyükelçiliğinin de finansman desteğiyle yeniden canlandırılmış ve BİLGE SERAMİK ve SANAT ismiyle seramik ve sanat atölyesi açılmıştır.