Tütüncülük görüldüğü gibi kolay bir iş değildir. Tütün ekiminin çok olduğu, bu yüzden bir zamanlar “Türkiye’nin tütün ambarı” olarak bilinen Ege’nin doğal ortamıyla kalmış ilçesi Sındırgı’da tütüncülük artık değerini kaybetmeye başladı. Son 10 yılda köylerden şehire göçlerin artışının da etkisi büyük. Köydekiler işin zorluğundan tütüncülükten vazgeçip turşuluk salatalık üretimine geçiş yaptılar.
Tütünün tarihine bakarsak şöyle:
Tütün 1500’lü yıllarda Antillerden İspanya’ya ve oradan Avrupa’ya yayılmıştır. Anadolu’ya ise Osmanlı zamanında (1605) Venedikli tüccarlar tarafından sokulmuştur.
Tütün bitkisi, kurutulmuş yaprakların yakılması ile ortaya çıkan dumanın içe çekilmesi veya tozlarının enfiye halinde buruna çekilmesi veya özel işlem görmüş yapraklarının çiğnenmesi suretiyle kullanılır.
Dumanı teneffüs eden yerliler zamanla bu bitkinin keyif verici etkisini fark etmişler ve adi kamış ve bambudan yapılmış Y şeklinde bir borunun çatal kısmını burunlarına sokarak veya ağızdan üfleyerek dumanı içe çekmeye başlamışlardır. Böylece piponun en eski şekli ortaya çıkmıştır.
Kolomb ve arkadaşları, kırmızı derili insanların kuru bir otu mısır koçanına sararak içtiklerini, ağız ve burunlarından duman çıkardıklarını ve yerlilerin buna “tabaco” veya “tombac” adını verdiklerini hayretle görmüşlerdir.
Peki Tütün Yetiştiriciliği Nasıldır?
Sındırgıda tütün dikiminden önce şubat ayı sonlarında tütün dikilecek alan sürülür, tütün fidanları dikim için hazırlanır, fidanlar dikilmeden önce toprak bir kez daha çapalanır, don olayı bittikten sonra mart-nisan aylarında fidanlar topraklara dikilir.
Tütün fideleri 10-15 cm boyutlarına ulaştığında mayıs ayının ikinci haftasında taraz denilen üçüncü bir sürme işleminden geçirilir. Tütün fidelerinin yabani otları tek tek elle ayıklanır ki bu işlem gerçekten zordur mart ve nisan aylarının o nemli ve soğuk havalarında birde sulanan fidelerden o küçüçük yabani otları ayıklarken ellerinizin donduğunu hatta bir zaman sonra hissizleştiğini hissedersiniz. Haziran aylarında bir kez daha çapa yapılır artık tütün yavaş yavaş olgunlaşmaya başlamıştır ve haziran sonu ile temmuz başlarında tütün kırılmaya başlanır toplanan tütün yaprakları küçük bir kargıyı andıran uçları yassı ve jilet gibi keskin olan Tütün dizme iğnelerine dizilir. Dizilen yapraklar pamuk ipine sıyrılır. Dip, Orta, Dorukaltı ve Doruk isimleriyle sırayla toplanır. Bu sıralamada en kaliteli yaprak Dorukaltı denilen kısımdır.
İplere sıyrılan tütünler Seralara götürülerek kurutulmaya bırakılır. 15-20 gün bekleyen kuru yapraklar Tonga Sandığı denilen sandık ile Balye yapılır, küflenmeye dikkat edilerek satış günü beklenmeye başlanır. Tabi bu işin de tetreli tarafı elinize yapışan, elleri simsiyah yapan ve çıkmak bilmeyen tütünün sakızı diye isim verilen kısmı tabi..
Eskiden mahallemizdeki tüm komşular, yazın başlangıcıyla ovaya giderlerdi. Evden gelip gitme olmuyordu tabi.. Çardak dediğimiz tahta ve çadırdan tek gözlü oda + mutfak-lavabo falan yapılırdı.. Çok iyi hatırlıyorum okullar başladığı zamanlar çardakçılar geri dönerlerdi ve ben çok sevinirdim.. Çünkü bu oyun oynayacak arkadaşlarında geri gelmesi demekti 🙂
bazı yörelerde halk arasında 1.el kırım 2. el kırım olarak isimlendirilirken tütünün dipten yukarı doğru yapraklarının verimine göre ” kulak, Ana, Uç Altı , Uç ” olarak isimler verilmiştir.
baş fiyatı beklemenin heyecanını anlatan bi yazı yazayım bende…
Tolga Yavaş kardeşim.tütünle ilgili yazın hoşuma gitti.
Tütün Eksperi (Tütün Teknoloji Mühendisi ) olarak bilgi paylaşımında bulunarak sana yazılarında katkı vermek isterim…