Dedem ile evvel bir gün, köyden çıkıp Arpa Tarlası mevki ne doğru revan olup sonra az geride Aykırtça mevkine dönüp konakladığımız günde yediğim domatesleri unutamıyorum.
Henüz daha 10 yaşına varmamışken yani 1990’larda köy çıkışındaki Çamlı mezarı, sonra Aykıtça’yı, daha sonra Arpa tarlası mevkiine vardık. Napolyon kirazından kalıp kalmadığını kontrol ettik. Kiraz kalmadığından ve oldukça sıcak bir gün olduğundan anlaşılacağı üzere Temmuz başlarıydı.
Geri dönerken çeşme başında oynamayı sevdiğimizden ve günün sıcaklığından dolayı bir müddet cesme başında dinlendik. Babasının ve kayınpederinin yaptırdığı çeşmeleri anlattı. O sırada Ali Efe öküzleriyle geçti yanımızdan. Efek tarlasındaki birilerine selam verdik. Su sırası almak için elinde çapasıyla yukarı doğru giden biriyle az konuştuk. Hem gölge, hem su ve hem gelen geçenler…
Aykıtça Mevkiine geri döndüğümüzde bahçenin alt tarafından geçen kanaldan taşıma su ile domatesleri sulamak üzere oturduk, dinlendik. Kanalın suyunun ayaklarımı serinlettiğini bile hatırlıyorum.
–Oğlum ötegıydan tenekeyi ebergel bunları sulayalım demişti ama kendiside oldukça yorulmuştu. Sulama bitince;
–Oglum henki tenekeyi talın(meşe) altına fildir dedi.
İşin bitiminde dedeme domateslerde yiyebilir miyim diye sordum.
-Tabii ki oğlum sizin için diktik o domatizleri dedi. Ve devam etti;
-Bıldır tohumlardan sakladık, fide yapmak için murt toprağına ektik, Dibektaşı tarlasından getirip buraya diktik. Daryer yaylasının suyu ile de suladık. Emme yavuz domatiz olmuş ya gatı… dedi.
Dedemin bu cümlesinden tohumun geçen yıldan saklanması gerektiği ve bunun gizli bir şey olduğu anlamıştım. Keşke o tohumları o günden saklayabilseydim.
Domateslerin rengini, damağımdaki tadını, ellerimi gidiştirdiğini, dudak ve çenemi gerce gerce yaptığını hala unutamam.
Kürendere’de yaşıyorum söylediğiniz mevkileri biliyorum. Dedenizin adı neydi?
Yukarı Mahalleden Bayram (Hoca) Bilgiç