Çay ülkemizde en çok Doğu Karadeniz bölgesinde Rize, Ordu, Giresun, Artvin, Trabzon illerinde yetiştirilen yeşil yapraklı bir bitkidir. Bu bitki kurutulup çeşitli fabrikasyon aşamalarından sonra sıcak içecek olarak içilmektedir. Ülkemizde özellikle siyah çay çok tüketilmektedir. Özellikle Türkiye ‘çay’ ile özdeşleşmiş adeta çay kültürümüze girmiş bir içecektir.
Peki çayın yararları ve zararları nelerdir? Siyah çay kalp hastalarında damar sağlığını korumakta. Daha önce kalp sağlığında olumlu etkisi belirlenen siyah çayda, siyah üzüm, greyfurt suyu, soğan ve kırmızı şaraptaki flavonoid maddesi, yüksek oranda bulunuyor. Çay sinirleri uyarır, mide tembelliğini giderir. Kolon kanserini önler. İdrar söktürür. İshal ve dizanteriyi keser. Damar kireçlenmesini önler. Damar sertliği, kalp yetersizliği, kan kanseri, guatr, nefrit, kolera ve bağırsak hastalıklarında koruyucu ve tedavi edicidir. Haddinden fazla tüketilecek olursa dişlerde sararma, diş eti hastalıkları, vücutta titreme, mide bulantısı, iştahsızlık, yüksek tansiyon gibi zararlı yönleri ortaya çıkmaktadır.
Sevgili dostlar!
Çay, arkadaşlığın, dostluğun, sevginin, muhabbetin simgesi, temsilcisidir. Bir yere gittiğinizde ilk olarak çay ikram ederler. Mühim olan sohbetidir; bıkmadan sıkılmadan gün boyu onlarca bardak çay içilebilir. ABD’li yazar Katharine Branning’in yazdığı “Evet Bir Bardak Daha Çay İstiyorum” adlı kitap adeta çay bu kadar güzel tasfir edilir dedirtiyor insana. İşte o kitaptan bir bölüm;
Türkiye’de çay içmek, İngilteredeki öğlen çayından veya Japonya’da özenle hazırlanan çay ikramlarından biraz farklı; daha az karmaşık ve daha az sadedir, tıpkı Türk insanı gibi. Çayınızı alıyorsunuz, isteğinize göre 1 ya da 2 şeker atıyorsunuz. Sonra da çay kaşığınızla karıştırırken çıkarabildiğiniz kadar ses çıkarıyosunuz. Bardağı ucundan tutuyorsunuz çünkü çok çok sıcak. Yavaşça küçük bir yudum alıyorsunuz. Çünkü çok sıcak. Ayrıca en az bir kaç bardak bu çaydan içmek zorunda kalacağınızı aklınızdan çıkarmayın, tıpkı patates cipsi gibi; bir tane alırsınız ve ardından bir kaç tane daha yemek zorunda kalırsınız. Türkiye’de günün her saatinde bardak bardak çay içebilirsiniz. Daha önce de dediğim gibi benim gözümde bu bir bardak çay Türkiye’yi temsil ediyor.
Türk çayı için tavşan kanı derler. Siyah ya da yeşil değil, kırmızıdır; tıpkı her vatansever Türk’ün damarlarında akan kan gibi. Tıpkı göklerde gururla dalgalanan bayrakları gibi, eşsiz güzellikteki halılarındaki kırmızı yün gibi, tıpkı ilkbaharda açan ateş kırmızısı laleler gibi… Lalenin şekli kendisine çok benzeyen bu çay bardağına yansır.
Türk çayı sıcaktır. Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi, içinizi ısıtan coşkulu müzikleri gibi, yemekleri, şehirleri, spor takımları, hayatlarının her anındaki yaşama sevinci gibi…
Türk çayı demlenir. Bir Türk sallama çayı çay saymaz. Karadeniz bölgesinde yetiştirilen çay Türkiye’nin her bir köşesinde sürekli demlenir. Her zaman servise hazırdır. Türkiye’de kahvaltı hazır demezsiniz, çay kaynadı dersiniz. Çay Türkiye gibi bir mozaiktir; miras, kültür, tarih, gelenek ve bir çok etnik grubun bir araya gelip kaynaşması gibi… Türk olmak, Turkiye Cumhuriyeti içerisinde tamamen “demlenmiş” bir vatandaş olmaktır.
Türk çayı sadedir, berraktır. Sütle beraber içilmez. Çayın sade içilmesi gerekir. Berraktır, tıpkı bir Türk’ün yüzü gibi. Her zaman anlaşılabilir, bir şey saklamaz; komşulara gösterdikleri kalpleri gibi berraktır.
Türk çayı sürekli içilebilir! çay keyfinin bitmesinin imkanı yok. Bütün gün boyunca içebilirsiniz. Çayın altı sabahtan akşama kadar, her zaman açıktır. Ülkenin dağları, ovaları, doğal güzellikleri ve çalışkan insanları kadar cömert… Türk çayı müzik gibidir. Müzik kültürü ile yetişmiş ve bir çok yetenekli müzisyeni barındıran bir ülkedir Türkiye. Türkiye arabeskten popa ondan halk müziğine uzanan bir çizgide çok renkli bir müzik yelpazesine sahip. Yine de çay bardağına kaşığın temasıyla çıkan çın-çın sesi başka hiçbir şeye benzemez. Eğer bu sesin bütün Türkiye’de çayhanelerden, evlerden, vapurlardan, iş yerlerinden, ülkenin her köşesinden yükseldiğini hayal ettiğinizde bunun ülkenin milli senfonisi olduğunu da söyleyebilirsiniz.
Türk çayı arkadaş canlısıdır. O hiçbir zaman yalnız içilmez. İlla ki yanınızda biri olmalıdır. Eğer bir Türk sizinle arkadaş olmak istiyorsa ilk teklif edeceği şeydir çay. Türkler yalnız, tek başına iş yapmazlar, başkalarıyla birlikte olmayı severler. Geniş düzlüklerde aileleri ve hayvanları ile sıcak ilişki geliştirebilmiş ataları gibi hayatı başkaları ile paylaşılarak değerli kılınan bir şey olarak görürler.
Türk çayı sadedir, dolaysızdır, demokratik bir içecektir, herkes içebilir. Demokratiktir, Atatürk’ün izinde kurdukları ve 88 yıldır yaşattıkları devletleri gibi… Sadedir, dolaysızdır, kolayca demlenir ve bu yönüyle Türklerin hayatı yaşamak için seçtikleri tarzı yansıtır. Çay sade olabilir ama her zaman Türklerin hayat tarzının temelleri olan saygı ve sevgi ile ikram edilir.
Türk çayının acelesi yoktur. Yoğun bir günün ortasında, asude ve dingin bir iklime çağırır insanı. Türkiye’ye gittiğinizde öğreneceğiniz ilk ifadelerden biri ‘problem değil’ dir. Çay, yavaş yeme hareketinin önemli bir üyesidir. Bu yaz Türkiye’de çayı gereğinden biraz daha hızlı içtiğim için birisi tarafından hafifçe azarlandım.
Türk çayı barışçıldır. Bir bardak çay, nereye giderseniz gidin, size ikram edilir; ofislerde, evlerde, iş yerlerinde. Size ikram edildiğinde bir barış mesajı ve jestini de size taşır. 13. yüzyılın büyük şairi Rumi’yi hatırlatır; ‘Gel tanış olalım.’ Yavaş yavaş bu çayı içer gibi, gel şu günün hayhuyunu bir kenara koyalım, birbirimizi tanıyalım. Gel, bir bardak çay paylaşalım, belki ısınırız onunla ve arkadaşlığımızla. Gel, hayatı ısıtalım…
Yazar: Melih ÖZTÜRK