Eskiden Sındırgı’da
Eskiden Sındırgı’da yaşam bereketliydi.
Komşuya misafirliğe gidilir,
hal hatırı sorulurdu.
Bizde pişen komşuya da düşerdi,
Çocuklar okuldan gelince
sokaklarda bilye,
top,
çelik çomak oynardı.
Kertil’e Cüneyt’e pikniğe gidilir,
Çaygörende sazan avlanırdı.
Geceler ayaz
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Salça, yufka, tarhana evde yapılır,
Karpuz kanalda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde maşınga yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Gündüz tarlada tütün kırımı yapılıp
Akşamüstü komşularla şişlere dizilirdi.
Halı tezgahları tıkır tıkır işler
Yağcıbedir halıları odaları doldururdu.
Her sene panayır beklenir okul hazırlığı yazdan yapılırdı.
Yonca ana baba günü gibi olur,
Herkes satmak istediğini getirirdi.
Köylülerle park kahvesinde oturup konuşulur,
Köydeki akrabalara erzak gönderilirdi.
Ramazanda iftarlar komşularla yapılır,
Teravihlerde çocuklar arka safta cıvıldaşırdı.
Al yazmalı gelinler ata bindirilip askerler davul zurnayla uğurlanırdı.
Dağlara melki aramaya gidilir ekmekler mahalle fırınlarında sırayla yapılırdı.
Sındırgı’da yaşam arkası yarın gibiydi,
Huzurlu ve akıcıydı
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
hayat müşterek devam ederdi.
Şimdilerde ise,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Gurbet ellerde
Tek başına …
Şiir: Can Hünkar ve Muhammet Asil Çetin